please wait, site is loading

Genel

Archive for the ‘Genel’ Category

Merhaba dünya!

Posted on: Mart 14th, 2013 by artolive | No Comments

WordPress’e hoş geldiniz. Bu sizin ilk yazınız. Bu yazıyı düzenleyin ya da silin. Sonra blog dünyasına adım atın!

read more

Posted on: Ekim 7th, 2012 by artolive | No Comments

Üşengeçim

Ben sevmem öyle misafir yolculamayı filan
Üşengeçin biriyim ben
Sevmem vedalaşmaları,
Son kez sarılmaları.

Sevmem ben katılmayı cenaze merasimlerine.
Sevmem öyle giden birinin ardından ağlamayı.
Üşengeçin biriyim ben
Sevmem sevdiklerimden ayrı kalmayı.

Sevemem.

07Ekim2012
Harutyun Arto Davulciyan

(Raffi Emeksiz Anısına)

read more

"Biz" kadar bir şey Aşk…

Posted on: Temmuz 9th, 2011 by artolive | No Comments

Sakın öylesine bir duygu sanıp küçümseme aşkı !
Öylesine büyük bir duygudur ki o,
Senden büyük.
Benden çok büyük.
Biz kadar bir şey aslında…
Ama bizdeki Sen eksik…
Harutyun Arto Davulciyan
17.15-9.7.11

read more

Peşinde…

Posted on: Temmuz 9th, 2011 by artolive | No Comments

Peşinde bir ömür geçse,
Ona da razıyım sevdiğim…
Aynı  anda batırsak güneşi,
Aynı güne uyansak.
Hani bilsem yine;
Az bir ötede,  birkaç duvar arkasında,
Açtığını bu güzel gözlerini
Sanki benimle birlikte…
Aynı  yemekleri  yesek sevgili,
Arkadaşlarımız aynı olsa.
Hep ben peşinde,
Sen birkaç adım önümde
Ama aynı havayı solusak….
Bir şeyler  fısıldasam ben
Sen cevap vermesen…
Üşürsen, üstünü örtsem
Düşersen, elimi versem
Seversen, bende sevsem
Sevgi demişken,
Sevgilim olma ey sevgili,
Sevdiğim kalsan yeter…
Bunu da bil”Sen o da bana yeter…
Harutyun Davulciyan
17.06-09.07.2011

read more

Tebrikler…

Posted on: Şubat 26th, 2011 by artolive | No Comments

Zor bir şey yaptığımı sanıp da sakın tebrik etmeyin beni.

Alıp da kalemi, kâğıt üzerine yazması zor değildir hikayeleri.

Zor olan Ne kâğıt ne kalem varken yazmaktır insanın kaderini.

Sen yazdın ya kaderimi,
Ben tebrik ederim Seni!






Harutyun Davulciyan

read more

Rengi değişti tüm anıların artık hepsi “Gülümsetecek Anılar !”

Posted on: Şubat 3rd, 2011 by artolive | No Comments

Zaman geçti. Zamanmış gerçekten ilacı, anladım. Yaralarım kabuk tuttu, tam da biraz evvel kopardım attım. Geri dönüyorum şimdi. Yeniden yazmaya başladım. Ufak tefek hatıralar kaldı, ufak tefek kabuklar yaramda, hepsini attım onları da atacağım… Yazdıklarımı artık sadece edebi  birkaç deneme olarak anacağım… Belki okuyan birililerinin canı yanar, belki birileri üzülür, belki birileri çok kızar, belki birileri rahatsız olur, belki birileri başka birilerine söyler, ama o birileri unutmayın  bu bir romandan bir mektup veya bir filmden bir sahne de olabilir. Birkaç edebi yazıtın bu kadar önem kazanmasını sağlamayın. Beni ve yazdıklarımı kendi haline bırakın. Eğer sizde kendinizden bir şeyler bulursanız sakın şaşırmayın…
Evet, kendi miladımdır bu yazı ve bu günlüğün ismini daha öncesinde koyduğum halde “Ne de çok gülümsetecek anılarımız, duygularımız varmış.” Diyorum şimdileri…
Buyurun şimdi size sadece “edebi” önemi kaldığı için bir mektubumu paylaşacağım… Ve bu anıları bu şekilde “gülümsetecek anılarıma” eklemiş olacağım…

 

Bir mektup daha yazıyorum Senin için…
Anlatmaya “bir şeyleri” karar dahi veremediğim…
Bir mektup daha yazıyorum Senin için. Bir mektup daha diyorum çünkü son olamayacak biliyorum. Seni Sana anlatmak istiyorum, onlara ve bana, biraz da beni. Ben ne kadar anlatmak istesem de, anlatamadım Sana, beni. Bari Sen tanı istiyorum, biraz da Seni. Bizi anlatmak istiyorum sana, hiç olamayan bizi. Bir rüyanın en tatlı yerinde bırakmak istiyorum bu mektubu ve uyanmamak. Tüm güvercinler ile birlikte bir yolculuğa çıkmak ve bir masal anlatmak insanlığa, bana, Sana, Seni. Zamanın ötesindeki adımlarımda ve her nefesimde birlikte yaşadığım kalemime yalvarıyorum. Benim gücüm yetmiyor artık Seni düşlemeye, ama hala özlüyor bu bembeyaz kâğıtlar Seni…
Artık gözümün önünde değil saçlarının sarısı ve bir geleceğin hayalini kuramıyor aklımın mantık yarısı. Cümlelerim de umutlarım gibi bazen yitik bazen de düşük artık. Ne de olsa güzel yüzünün gülüşü, cevap olamıyor sorularıma “artık”. Hayır diyebiliyorsun “artık”. Büyüsü mü bitti sözlerimin yoksa yarının bir önemi mi yok mu “artık”…  ?
Düşünmek istemezdim bende bu kadar Seni. Aşk koymasalarmış keşke bu lanet duygunun ismini. Bambaşkalık daha uygundur bence çünkü tarifi ve tarihi belirsiz bu dillerdeki heceler ile. Artık üç noktalar gelir oldu satırlara. Ama göz yaşları o noktalar ve Senin göremediğin bu satırlarda gizli.
Âşık mıyım ben peki? Abartma bence. Terk et bu kahredici hayranlığı diyorum kendime. Bırak her şeyi oluruna ve kader yazsın Senin hayatını. Kork yüreğinin alabildiğine! Herkes benim gibi olmayacak hayatta, her şeyi tattıracaklar hayatta “Sana da”, “hüznü de”. Belki özleyeceksin o zaman gerçek aşkı veya gülümsetecek abartılarımın hatıraları. Ama eminim anlayacaksın bu gerçek sevgiyi, gerçek “Aşkı”…
Ben damla damla içimde biriktirdim Seni ve uğraşıyorum şimdi bir yaşama sığdırmaya. Planı programı da tutmuyor hani bu hayatın. Çok mu çalışmam gerek Seni elde etmek için bu yaşamda. Şansım var mı, yok mu onu bile söylemiyorken Sen bana. Belki de korkuyorsun o masum kalbinle, benim kalbimi kırmaya. Korkma şikâyetlerim sahtedir, ben zaten hep bildiğimi zannederim ihtimalleri bu hayatta. Ama sadece sensizliği bildim. Ve hep öyle kalacağım kanımca…
Söyledim ya konuşamıyorum gözlerine bakarken.
Kalemim dostum oldu şimdi,
Birde ondan dinle beni…”
“Merak ediyorum şimdi, nasılsın? İyi misin? Korkma bir soru sormayacağım Sana bu mektup da.“ Ben hiç iyi değilim şu anda, sebebi de Sen değilsin oysa. Bir film seyrettim şu an ve farklı bedenlerdeki bizleri izledim ilk defa uzaktan. Boş bir sokak ve iki insan. “Benimle dans eder misiniz güzel bayan?” Etmezsin biliyorum. Çok denedim Seninle aynı ritimde olmayı ellerini tutarken. Ve ya Sen reddettin ya da kader kalbime bir sızı daha sapladı, ben kalakaldım yerimde aniden. Ve şimdi senden gelecek mesajı beklerken, anladım! Sen çok iyisin şu anda ama ben bunu bilmemeli miyim gerçekten? Bak gülebiliyorum Sana bu satırları yazarken. Gülebiliyorum saçma beklentilerime. Gülebiliyorum Senin nasıl olduğunu, her gece yatmadan önce merak ettiğime. Senin sevdiğin bir yemeği Sensiz yiyemeyişime. Ve şimdi gülerken bekliyorum yine cevabını “nasılsın?”. Soruyorum cevabını bildiğim soruları kedere alışarak. Ve ağlıyorum yine en baştan yıkık dökük satırlarıma sarılarak.
Önemsiz başyapıtların çıldırmış şairi derdim küçükken kendime. Ve bu şair nasıl oldu da sevdi bir meleği, şaşıyorum kadere.  Eminim ki gökteki tüm yaramaz yıldızlar parlamıştır sen doğarken ve eğer baktıysan gökyüzüne hala heyecanla seni düşünüyorlar benimle birlikte ağlarken. Bazen soruyor o yıldızlar bana “Nasıl bu kadar önemsiz hissediyorsun kendini ?” diye. Cevap basit ; “O bu yaşamdan dahi değerli.” Diye…
İlham sanar yazdıranı bilmez var melek.
Kalemim biraz buruk ama onlayken yok gerek.
Kaşı gözü değil beni her gece ağlatan,
Yüreğim onu çok sevdi ben onu asla unutamam…”
Senden uzakta, Sana Senden daha yakın biri var, unutma. O ne olursa olsun Sensiz, Seninle yaşamakta. Senin fotoğrafların, Sana yazdıklarım, hatta Senin yazdıkların. Senin anıların, Sana söylediklerim, hatta Senin söylediklerin. Anlayacağın bu çocuk hep Seninle yaşamakta…
Sana küçük bir anı bırakmak istedim. Küçük bir melek.  Sana laik değil, demeyeceğim. Çünkü nede olsa sadece bir hediye benden sana, değeri de o kadar yani senin için. Ama benim için seni hatırlatan… Biliyorsun bir meleksin benim için hayatımda yolunda giden her şeyin sebebisin. Şansım, uğurum, mutluluğumsun benim için. Tek vazgeçilmezim.
Bu satırları okurken yine abarttın diyeceksin. Doğrudur ben çok abarttım Seni severken, çünkü Tanrı biraz abartmış sanırım seni seçerken. Seni gören herkes inansın meleklere ve O’na diye yaratmış Seni bu kadar mükemmel ve ne kadar şanslıyım ki karşıma çıkartmış Seni. Şimdi haksız mıyım ben Seni bu kadar çok severken? 
“Her gece uykum kaçtığında sensizliğimi sayıyorum.
Aylak aylak dolaşıp hayallerime karışıyorum.
Soğuktan değil hasretten titreyen ellerimle,
Hesapsızca yaşarken, seni her nefeste özlüyorum.”
Sensizliği bile yaşamak mutlu ediyor beni. Oysa hak ettiğimi düşünüyorum ahmakça bazen Seni.  Boş ver ben sadece Seni Seviyorum ve fazlasını da istemiyorum zaten. Şimdi şükrediyorum Tanrı’ya ve minnettarım Mamana Seni dünyaya getirdiği için… Teşekkür et   tüm güzel dilekler ile ona ve…
İyi ki doğdun Meleğim…
Harutyun Davulciyan

read more

Kısa bir ara vermiştik…

Posted on: Aralık 12th, 2010 by artolive | No Comments

           Aslında çok kısa bir ara vermiştik. Çok küçük kalıplara sığdırıp tüm duygularımızı iyice kilitledik. Dikkat çekmesin diye, eskilerden kalma dantelli örtümüzü de serdik üzerine. Kaldırdık evin en kolay unutulan, tozlu köşesine. Uyuduk uyandık ! Aslında artık hayallerim de yoktu. Yalnızdım. Uyudum, uyandım ! Tertemiz bir güne uyandım. Bir iki alışkanlığımı da değiştirmek istedim. Önce kahvaltı yaptım sonra duş aldım. Şimdi de yüzümde ufak tefek gülümsemeler ile yazıyorum en gereksizinden gülümsetecek anılarımı. 
         Ama biliyordum işte dönüp bakınca 1, 2 sayfa geriye. Gülümsetiyor bu gereksiz anılar sessizce . 

P.S. : Bundan sonra yazılarımızın etkisi çok farklı olabilir… Unutmayalım ki artık yazan da gülüyor. 🙂

Harutyun Arto Davulciyan

read more

Kaderin Çemberi …

Posted on: Aralık 6th, 2010 by artolive | No Comments

Yanmak var ateşler içersinde,
Yakmak var alevini çemberin.
Ölmek var
Şimdi,
Bugün,
Bu saatte,
Yada yaşamak içersinde
Saçlarından örülmüş çemberin.

Harutyun Arto Davulciyan
00:00-07Aralık2010

read more

Peri ve Zaman

Posted on: Aralık 6th, 2010 by artolive | No Comments

Zamanla tanıştı bir peri,
Tüm büyüleri gidiverdi
Bir periyle tanıştı zaman,
An durdu hayat bitti…
Harutyun Arto Davulciyan
23:42 06Aralık2010

read more

Büyüdüm!

Posted on: Kasım 18th, 2010 by artolive | No Comments

Bir gün daha büyüdüm bugün.
Büyüdüm ama hala olamadım büyük adam.
Büyüttükçe de büyütüyorum hayallerimi,
Büyüdükçe de uzaklaşıyorum onlardan.
Bir cümle daha büyüdüm bugün.
Büyüdüm ama hala unutamadım seni.
Büyüttükçe de büyütüyorum derdimi,
Büyüdükçe de zorlaşıyor böyle uzaktan sevmesi.
İşte o yüzden bugün, bir gün bir de cümle büyüdüm.
Cümlem “Beni öğrettin bana o gün.”
Ve işte o gün bu gün!
Harutyun Arto Davulciyan
01:00-19.11.2010

read more